Piyasa temelli üretim şekli toplumların karşı karşıya olduğu riskleri çeşitlendirmiş, risklerin oluşma olasılıklarını ve büyüklüklerini arttırmıştır. Yerel, bölgesel ve küresel boyutta risklerin artması ise toplumların risk toplumuna dönüşmelerine neden olmuştur. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, toplumların en önemli kaygılarından birisi, karşı karşıya oldukları risklerin yönetimi olmuştur. Toplumların hayatta kalabilmelerinde karşı karşıya oldukları risklere karşı direnç gösterebilmeleri gerekli olmuş, devletlerinde uluslararası egemenliklerini koruyabilmelerinde riskleri başarı ile yönetebilmeleri gerekmiştir. Çeşitlenen ve büyüyen risklerin yönetimi için güçlü bir kamu yönetimi ile birlikte, sorun çözme kapasitesi olan ve risklere karşı dirençli bir toplum ön koşuldur. Ancak 20. yüzyılın son çeyreğinde kamu yönetimi işletmeciliğinin hakim paradigma olması ile birlikte, devlet küçülmüş, kamu kurumları uzmanlık alanlarına göre parçalanarak ayrışmıştır. Dolayısıyla kamu yönetiminde büyük sorunlara karşı çözüm geliştirme konusunda koordinasyon problemi ortaya çıkmıştır. Tüm bunlarla birlikte, toplumlar karşı karşıya oldukları sorunlar karşısında edilgen bir konuma gelmiş ve riskler karşısında direnç kaybetmişlerdir. Kamu yönetiminde paradigma arayışları ve sivil toplum alanındaki gelişmeler, devletlerin ve toplumların edilgen konumdan çıkıp, sorun çözme kapasitesinin geliştirilmesi üzerine yoğunlaşmıştır. Çalışmanın amacı, piyasacı üretim şeklinin oluşturduğu hasar ve güvenlik açıkları ile artan risklerle birlikte, kamu yönetiminde ve toplumsal yapıdaki değişimin değerlendirilmesidir. Çalışma, özellikle Temmuz 2016 sonrasında Türkiye’de yaşanan süreci ve kamu yönetimindeki değişimi anlamak adına önemli görülmektedir.
Risk Yönetimi Kamu Yönetiminde Değişim Dirençli Toplum Yönetişim
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Derleme Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020Cilt: 12 Sayı: 1 |